geri

Dörtyol'da Toplanma

 

   İskenderun'da bu suretle göz hapsine alındığımı görerek Dörtyol'a dönme kararı verdim. Antakya'da vaziyetin idare edilmesini, Dörtyol'da bizimle temas ve muhabereye geçilmesini Abdülgani Türkmen'e yazıp mektubu da İskenderun'daki arkadaşlara bıraktım. Otelden istasyona geldim. Trenin hareketine kadar polis komiseri eski bir mektep arkadaşım Lütfi, polis müfettişi Agop'la beraber güya beni dostçasına teşyi ettiler (uğurladılar). Bunu görenler polis nezaretinde Türkiye'ye geri çevildiğimi tahmin etmişlerdir. Dörtyol'a geldim. Vaziyeti telgrafla Ankara'ya bildirdim. O gün akşam Tayfur Sökmen de Dörtyol'a geldi. Antakya ve İskenderun'dan kaçak yollardan gelen birkaç arkadaş, hudut harici edilen Celal Selçuk bize iltihak ettiler. Türklerin intihaba iştirak etmemek için şimdiden evlerinden çıkmamaya başladıkları, alınan fevkalade askeri tedbirler, İskenderun'da maruz kaldığımız muamelenin akraba ve dostlar arasında infial uyandırması, Celal'in tevkifi, bazı arkadaşların sürgün edilmiş olması gibi olaylar hep bir araya gelince umumi bir heyecanın başlangıcı kendiliğinden hasıl olmuştu. Bunu ilan ve istismar etmek gerekti. Vaziyeti Anadolu Ajansı'nın ve Türkiye gazetelerinin neşretmeleri umumi efkarda, bahusus bizim mıntıkada heyecanı arttırdı.

   Antakya'da Türklerle Fransız ve Suriye otoriteleri arasında tam gerginlik başlamıştı. İntihaba iştirak etmeyenlerden hapsedilenlerin, muhtelif sebeplerle tazyike uğrayanların sayısı çoğalmıştı. Müfredatı ile bize gelen malumata göre Antakya'da halkın yüzde 95'i, diğer kazalarda da kahir ekseriyet intihaba iştirak etmemişlerdi.

   Hududa iltica edenler ve civar şehirlerden gelen hemşerilerle Dörtyol'da epeyce kalabalık bir grup teşkil ediyorduk. Her şey derhal telgrafla Ankara'ya Dahiliye Vekaleti'ne bildiriliyordu. Biz de cenuptan (güneyden) gece gündüz muntazam haberler alıyorduk. Dörtyol'da parti kanalıyla bize verilen ziyafete sivil ve askeri zevat da iştirak etmişti. Dörtyol halkının ve etraf köylülerinin de iştirakıyla büyük bir kalabalık, bu ziyafeti adeta bir gece mitingi haline getirmişti. Davullar, zurnalar, nutuklarla toplantı Hatay istiklalinin başlangıcı oldu. Türk gazetecileri hep bir ağızdan buna dair yazılar, büyük başlıklarla haberler neşretmeye başladılar. Bazı gazetecilerin hususi muhabirleri Dörtyol'a geldiler. Sürgüne gönderilen arkadaşlarımız Ankara'nın müdahalesi ile serbest bırakıldıklarından aramıza katıldılar.

   Antakya'ya yazdığımız mektupları artık Halk Partisi Başkanı Abdülgani Türkmen adına yolluyorduk. Oradan gelen yazılar da hep bu imza ile gönderiliyordu. Bu suretle muhabere (haberleşme) yalnız parti ile ve muntazam şekilde temin edilmişti. İntihap hezimetinin acısını çıkarmak için Fransız ve Suriyeli memurlar, Türklere fena muamele yapmakta ileri gittiklerinden mahalli otoritelerle Türkler arasında müessif vakalar başlamıştı. Atatürk'e şu telgrafi çektik:

   "Zulmün, tazyikin ve her şeyin sarsamadığı inan ve imanla kurtuluşlarını bekleyen Hatay Türkleri ulu önder Atatürk'ün tarihi vaatlerine ve Kamutay'daki işaretlerine sığınarak resmi kuvvet ve şiddet karşısında Suriye intihabına iştirak etmediler. Buna mukabil Fransız idarecilerinin ve Suriye hükümetinin yapmakta oldukları tazyik (baskı) Hataylıları bir kat daha heyecana düşürdü. Son haddine ve tahammül edilmez bir dereceye varan heyecanı büyük kurtarıcı Atatürk'ün ayaklarına kapanarak arzetmeyi Hataylılar bize şerefli vazife olarak emanet ettiler."

devam