geri

Mevzuat

 

   Hatay Millet Meclisi, bir kanunla Hatay hükümetine mevcut mevzuatı değiştirmek, yerlerine yeni kanunlar yaparak meriyete (yürürlüğe) koymak selahiyetini verdikten sonra belirli bir zaman için tatile girdi. Böylece, bir taraftan da bir kısım mevzuatı ve teşkilatı değiştirmek, diğer taraftan da Müstakil İskenderun Sancağı idaresini bütün hukuk ve vecaibiyle devralmaktan mütevellit (doğan) dahili, harici taahhütleri yerine getirmek gibi müşkül bir durum, Hatay hükümetini hayli meşgul etti.

   Taahhütler arasında en mühimi, Milletler Cemiyeti Konseyi' nin hazırlamış olduğu statüye riayet etmek (uymak) keyfiyeti idi. Açıkalın, eski ve kıymetli bir diplomat olduğu için Hatay hükümetince alınan her kararda statünün göz önünde bulundurulmasını tavsiye eder, dostlarımız tarafindan protesto yapılmasına meydan verilmemesini isterdi. Halbuki statünün heyeti umumiyesiyle tatbik edilemeyeceği daha ilk günden bizce malum olmuştu.

   Nitekim ilk müşkül (zorluk), jandarma teşkilatı meselesiyle başladı. Fransızların Hatay'da ücretli Suriye askerleri vardı. Collet, bunları bize jandarma olarak kabul ettirmek istedi. Devlet reisi ve fevkalade murahhasla mutabık kaldıktan sonra Collet'nin teklifini, Suriye askerleri Hatay halkına fena hatıralar bıraktığı için, bunları Hatay'da emniyet unsuru olarak jandarma yapamayacağımı ileri sürüp reddettim. Bunun üzerine müşterek bir toplantıda Açıkalın'ın bulduğu mutavassıt (ara) bir formül ile Collet'nin vereceği isimlerden vaktiyle fenalık yapmamış olan yerli Suriye askerlerinden 300 kişi ile iki üç zabitin alınması tensip edildi (uygun görüldü). Collet, bana 300 isim getirdi. İki üç gün sonra Collet'yi başvekalete davet ederek verdiği isimlerden ancak 50 kişiyi, yeni bir tetkike tabi tutmak şartıyla belki alabileceğimizi, muallimlikler için de ileri sürdüğü zabitlerin yerine Türkiye'den mütehassıs (uzman) istediğimizi bildirdim. Sözlerimden memnun olmayarak yanımdan ayrıldı. Bir hafta sonra başka bir işi için geldiğinde konuşma arasında yine jandarma mevzuuna temas etmek isteyince, "Kolonel, bu meseleyi tamamen halletmiş bulunuyoruz; Türkiye'den mütehassıs celbederek yeni jandarma yetiştireceğiz; eskilerden hiçbirini almayacağız" dedim. Hakikaten bu mesele, bir müddet sonra Türkiye'den gelen jandarma zabitleriyle emniyet memurlarını Hatay tabiiyetine kayıt ve kabul etmek suretiyle halledilmiş, Hatay 'da yeni jandarma ve emniyet teşkilatı kurulmuştu. Başlarında Türk kumandan ve amirler bulunan yeni teşkilat memlekete daha çok sükün ve huzur temin etti; polis vakaları dahi olmuyordu. Suriye ve Lübnan'dan gelen yabancılar bu hale gıpta ettiklerini gizlemiyorlardı. Halep'teki İngiliz Konsolosu, aynı zamanda İskenderun'daki konsolosluk işleriyle de meşgul olduğundan ara sıra Hatay'a gelir, her gelişinde de beni ziyaret ederdi. Bir defasında: "Sık sık Hatay'a gelmeme başka bir mana vermeyiniz, sırf rahat bir uyku uyumak için geliyorum!" demişti. Hakikaten Suriye şehirlerinde karışıklık eksik değildi.

   Collet ile aramızda ikinci müşkül (zorluk), otomobillerin plaka işinde başgösterdi. Suriye'de bir otomobil plakası 100-150 altın ödemekle elde edilirdi. Halbuki Hatay Nafia Vekaleti ücretsiz ve resimsiz Hatay plakası ihdas ettiği için Hatay otomobil sahipleri, Suriye plakalarını devrettikten sonra Suriye plakalı otomobillerden daha az ücretle nakliyat yapabildiklerinden, Suriye şoförleri bunu misal göstererek Halep'te grev ilan etmişlerdi. Collet, yanıma gelerek Hatay'da yapılan işlerin Suriye'deki aksi tesirlerinden incinmiş olduklarını, bu hal devam ederse Fevkalade Komiser'in yeni tedbirler düşüneceğini söyledi. Bu tedbirlerin Hatay hudutları dahilinde hukuki ve fiili hiçbir tesir yapmayacağı cevabını verince Collet " Şu halde Hatay Suriye'den ayrılmak yolunu tutmuştur" diye endişe izhar etti. Jandarma teşkilatı ve plaka meselesi ihtilafları neticesinde jandarma ve nafia dairelerindeki Fransız müsteşarları vazifelerinden ayrılmış oldular.

devam