geri

Şapka Hadisesi

 

   Antakya, Reyhanlı ve Hatay' ın, diğer yerlerinde şapka giyenlerin adedi her gün artmaktaydı. Türklerden şapka giyenler çoğaldıkça Hıristiyanlardan eskiden beri başlarında şapka taşıyanlar, şapkalarını atıp kırmızı uzun fes giymeye başladılar. Fes, Suriye milliyetperverliğinin bir alameti olmuştu. Fransız idarecileri de medeni bir serpuş olan şapkanın Hatay'da yayılmasını istemiyorlardı. Resmi dairelerde iş için müracaat edenlerden şapkalı olanlara memurlar: "Şapkanı attıktan sonra gelirsen işin derhal görülür" tarzında çirkin muamele yapıyorlardı. Türkler arasında dahi şapkaya ve Latin harflerine taraftar olmayanlar vardı. Bir gün şehir haricindeki bahçelerde bir toplantı yaparak kitle halinde şapka giyilmesine karar verdik. Bugünden itibaren yaşlılar da dahil olduğu halde birçok ileri gelen kimse şapka giydiler. Buna mukabil muhalifler siyasi faaliyetlerini arttırdılar ve Kürt Mehmet Hoca'nın etrafında bir halka teşkil ederek feslerini uzattılar, sarıklarını kalınlaştırdılar. .

   Siyasi muhalifler vali hadisesi ve Türk inkılaplarını yerleştirme gayretleri gibi olaylar karşısında Fransızlar nezdindeki mevkilerinin sarsılmasından endişe duymaya başlamışlardı. İtibarlarını kaybetmemek için dini taassubu tahrik etme yolunu tuttular, Bir camide Kürt Hoca, Türk inkılapları aleyhinde vaaz ederek şapka giyenleri tekfir etti (kafir saydı). İki gün sonra Servet Hoca'nın Türk inkılaplarını, şapka giyenleri müdafaa etmesi muhalifleri çok sinirlendirmişti. Ramazan'da böyle gergin bir hava estiği sırada üç dört genç başlarında şapka olduğu halde camide Kürt Hoca'nın vaazını dinlemeye gitmişler. Vaaz sonunda hocaya bir iki sual sormuşlar. Cemaat dağıldığı sırada mutaassıp mühalifler şapkalı gençlere sopalarla hücum ederek başlarından yaralamışlar, kanlar içinde bırakmışlardı. Dışarıdan gençleri kurtarmak için koşup gelenleri polisler camiye sokmamışlardı. Hükümet kuvvetleri de güya vakayı mahallinde bastırmak için gelmişler, fakat müdahaleleri, yaralıları götürmekten ibaret kalmıştı. Müessif hadiseye sebebiyet verenlere, fail ve mütecavizlere bir şey soran olmamıştır. Vakayı işitince çok üzüldüm. Yara bere içinde kalan gençlere mi, vakaya sebebiyet verenlere mi, sofraların dayağını yediklerine mi hayıflanmalıydık? Hadiseyi büyütmemek için en doğru hareket şimdilik süküneti muhafaza etmekti. Evime gittim. Sapsarı bir sima ile titreyerek biraz da yediği sopalardan sersemlemiş halde Selim Çelenk'i bize iltica etmiş (sığınmış) buldum. Vakanın nasıl olduğunu anlattı. Bu trajedik sahnenin aktörleri maalesef bizim arkadaşlarımızdan birkaçı olmuştu. Suflörün kim olduğu şüpheli idi.

   Vaziyeti kurtarmak lazım geldi: 1- Hadiseyi Yenigün gazetesinde umumi efkara Kubilay Vakası tarzında göstererek hissiyatı tehyiç etmek (coşturmak). 2- Vakayı müstacelen (acele) Türkiye'ye aksettirmek. 3- Mahalli Suriye otoritesini Fransız makamları nezdinde protesto etmek. 4- Vaki olan tecavüzün aksi tesirlerinden istifade edip halkı şapka giymeye teşvik eylemek. 24 saat içinde bunların hepsi yapıldı. Arkadaşlarımız Halep'ten şapka getirip dağıttılar. Kendi paraları ile şapka tedarik edip giyenlerin adedi de her saat çoğalıyordu. O derecede ki Antakya'da bir gün içinde kıyafetler ve umumi manzara değişti. İki gün sonra da Ankara ve İstanbul'daki gazetelerin cami vakasına dair yazıları ile İstanbul'da talebe birliği azalarının Halkevi'nde toparlanarak hadiseyi protesto etmelerinin davamızın ilerlemesinde çok yardımı oldu. Muhalifler ve mahalli hükümet böyle bir hadiseyi yarattıklarına, neticenin bu şekilde tecelli edeceğini tahmin edemedikleri için, nadim (pişman) olmuşlardı. İskenderun'da Fransızların itimadını kazanmış bir Türk memur gizlice bana şu havadisi getirdi: "Muhaliflerimiz şimdiye kadar sizden çok kuvvetli olduklarına dair Fransızlara kanaat vermişlerdi. Gerek vali hadisesinde, gerekse yeni cami vakasında tamamen aksi meydana çıktı. Bundan sonra onların kuvvetli olduklarına itimat etmeyeceklerdir."

devam