geri

Türkiye Hükümeti Davayı Ele Alıyor

 

   Suriye'de istiklal için gürültü ve patırtılar artmıştı. Fransa'nın Suriye üzerindeki mandası 1935 senesinde nihayet bulacaktı. Suriye devleti namına murahhas bir heyetin, Paris'te Fransızlarla ittifak muahedesi yapmak için yola çıkmak üzere olduğunu öğrendik. Biz de buna muvazi (parelel) olarak Ankara'ya gitmeye karar verdik. Toros ekspresinde tesadüfen Süriye heyetiyle aynı günde seyahat ediyorduk. Ankara'da Dahiliye ve Hariciye vekaletlerinde, Paris'te Suriye heyetinin müzakerelerini alaka ile takip edeceklerini ve intizar halinde kalmamızı söylediler. Ankara'dan İstanbul'a gittim. Bir ay geçti, vaziyet hakkında esaslı malumat alamamak, İstanbul'da beklemek bizi sinirlendirmişti. Paris'te Suriye müzakereleri aleyhimize netice verdiği takdirde bizlerin cenup (güney) hududunda bir yerde toplanarak Antakya, İskenderun ve havalisinde isyan çıkarmaya teşebbüs etmemizin gerektiği fikrini aramızda konuştuk. Ertesi gün Tayfur Sökmen, selahiyetli bir zatla görüştüğünü, şimdilik böyle bir harekete lüzum görülmediğini, icap ederse ileride düşünüleceğini beyan ettiğini bize haber verdi.

   Fransa hükümeti, Türkiye'yi haberdar etmeksizin, Suriye'deki mandaya nihayet vermek üzere Paris'te Suriyelilerle müzakereye başlamıştı. Ortada mevcut vesaike nazaran, "bir tarafta Türkiye 'nin diğer tarafta Fransa'nın akit olarak aralarında, İskenderun mıntıkası hakkında yapmış oldukları mukaveleler ve binnetice Fransa'nın Türkiye'ye karşı bazı taahhütleri vardı. Türkiye'nin muvafakati olmaksızın Fransa'nın mevcut taahhütleri üçüncü bir otoriteye devretmeye hakkı olamazdı." Bu itibarla 1936 Eylül'ünde Hariciye Vekili Doktor Tevfik Rüştü Aras'ın riyasetindeki heyet Milletler Cemiyeti toplantısına giderken Sirkeci istasyonunda Hariciye Vekili'nin gazetecilere beyanatı ve bunu müteakıp (izleyen) günlerde "Cenevre'de Milletler Cemiyeti Konseyi'nde Fransa-Suriye anlaşmasına Türkiye'nin alakasız kalamayacağına dair sözleriyle, 2 Ekim 1936 tarihinde Milletler Cemiyeti Umumi Heyeti'nde Türk murahhaslarından biri olarak Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın, Türkiye'nin cenub-i garbisinde (güneybatısında) yapılmak üzere olan değişikliği hayati menfaatları dolayısıyla, Türkiye'nin öğrenmek istediğini ve meselenin ehemmiyetine Milletler Cemiyeti'nin ve Fransa hükümetinin nazarı dikkatini celp eylediğini" bildirmesi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin davayı ele almış olduğunu gösteriyordu. Bundan sonra da Türkiye'nin Fransa hükümetine verdiği notalarla meseleyi diplomatik yolda ve hukuki sahada halletmek arzusunda bulunduğu açıklanmıştı. Paris'teki Suriye müzakereleri bir ittifakname imzalanmasıyla neticelendi. Suriye heyeti avdetlerini (dönüşlerini) Türkiye yoluyla yaptılar. İstanbul'a geldiklerinde heyet reisi Haşim Atası'nın Türk gazetelerine beyanatı üzerine Türk gazeteleri hep birden firtına kopardı. Suriye heyetini, Hariciye Vekil Vekili Şükrü Saracoğlu'nun Park Otel'de kabul edeceğini işittik. Biz de bir heyet halinde (Ben, Tayfur Sökmen, Selim Çelenk, Ömer Türkmenelli) Park Otel'e giderek kabul edilmemizi istedik. Suriye heyeti çıkarken biz girdik. Saracoğlu'ndan, evvela resmi bir lisanla, davamızı Cumhuriyet Hükümeti 'nin takip ve intac etmesini (sonuçlandırılmasını) rica ettik. Saracoğlu: "Hariciye Vekil Vekili sıfatıyla size şimd'i hiçbir vaatte bulunamam. Hükümetle icap eden şeyleri kararlaştırırız. Fakat Saracoğlu Şükrü olarak sizinle her şeyi konuşalım" dedi. "Anavatanın selameti namına on yedi seneden beri esaret hayatına tahammül ettik. Suriye siyasi mukadderatının (geleceğinin) hukuken ve ahden değişeceği şu sırada eğer Türkiye Cumhuriyet hükümeti bizi kurtarmaya çalışmazsa, davamızı kendimiz halletmek yolunu tutacağız. İcap ederse hepimiz öleceğiz. Fakat şuna eminiz ki, biz hududun öbür tarafında mevcudiyetimizi tehlikeye koyarak silah patlatınca sizler de burada rahat duramazsınız, oraya koşar gelirsiniz" dedik. Bu sözler üzerine Saracoğlu birden ayağa kalktı ve elimi elleri arasında sıkarak: "Arkadaş, kurtulacağınıza şimdi inandım. Sizi bu imanınızdan, azminizden dolayı takdir ederim. Fakat sakın böyle bir harekete kendiliğinizden karar Vermeyin. Hükümet elbette sizi düşünecektir" dedi. Ertesi gün İstanbul gazeteleri Hariciye Vekil Vekili'nin Suriye heyetini kabulünü müteakıp (sonra) İskenderun Sancağı heyetini de kabul ettiğini yazdılar. Davamız artık resmi sahada ilerlemek yolunu tutmuştu. Cenevre'de Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras'ın, İskenderun'un istiklali hakkındaki talebimizi Fransa'ya resmen bildirmiş olduğunu gazetelerde okuduk. Büyük Millet Meclisi'nde Atatürk, senelik nutkunda: "Bu sırada memleketimizi gece gündüz meşgul eden büyük bir mesele, hakiki sahibi öz Türk olan Antakya, İskenderun ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz" demişlerdi. Avrupa gazetelerinde de İskenderun Sancağı'na ve Türk talebine müteallik (isteğine ilişkin) yazılar çıktı.

devam