geri

Vali Olarak İşe Başlama

(6.VI.1938)

 

   Odama girip henüz sandalyeme oturur oturmaz, tehacüm (hücum) ile karşılaştım. Gittikçe çoğalan bir akın halinde tebrike gelen binlerce Türk bu asil hareketleriyle yıllardan beri duygularına, emellerine tercüman olabilmenin mükafatını veriyorlardı. Yine halkın alkışları ve polislerle jandarmaların ihtiram (saygı) kıtası kesilerek selamladıkları T.C. Başkonsolosu Celal Karasapan resmen tebrikime geldiler. Antakya'da bulunan Amerikan Asar'i Atika Hafriyat Heyeti ve bunlar vasıtasıyla on gün evvel tanımış olduğum Beyrut Amerikan Konsolosu hususi (özel) alaka gösterdiler. On gün evvel benimle ilk görüşmesinde Amerikan Konsolosu maksadımızı ve prensiplerimizi, bahusus (özellikle) Hıristiyanlara, Ermenilere asla hasmane (düşmanca) hislerimiz olmadığını öğrendikten sonra bize itimat hasıl etmiş olmalıdırlar ki Amerikan gazetelerinin yanlış haberlerle davamızı başka şekilde anlamamaları için Hatay'daki muhabirlerini Türklerden İhsan Cemal Karabucak gibi olgun bir zatın seçmesini rica ettiler.

   Şimdiye kadar geçen gürültü ve patırtılarda Ermenilerin fiili husumetleri (düşmanlıkları) görülmemiş, hatta Arap vahdetçileri (birlikçileri) blokuna dahil oldukları halde onlara dahi fiili yardım ettikleri işitilmemişti.

   Gaye ve prensiplerimizden hiçbir şey feda etmeksizin mesuliyet mevkiine geldiğime ve maksadımızı tahakkuk ettirmek yolunda çalışacağıma dair halka ve umumi efkara, itimat telkinine çalıştım. Sancak dahilinde cins ve mezhep ayırmayarak bütün vatandaşların tam bir müsavat (eşitlik) dairesinde muamele göreceklerini, büyük küçük memurların hiçbir siyasi cereyana kapılmayarak hükümetin kanun ve emirlerine göre bitarafane (tarafsız) çalışmalarını tamim ettim.

   Bir kısım Hıristiyan ve Aleviler ile Sünni Araplar muhalif cephede birleştikleri için tebrikime gelmediler. Muhalefetlerine devam ettiklerinden dükkan ve mağazalarını da açmıyorlardı. Suriye gazetelerine fena haberler yetiştirmekten vazgeçmiyorlar, intihap bürolarında arbedeler çıkarmaya kalkışıyorlardı. Bunların elebaşılarından birkaçının tevkifini Collet ile kararlaştırdık. Hapishaneden vaki olan şikayetleri üzerine İntihap Komisyonu savcısı bunların tahliyesini teklif etti. Komisyon savcısı yerli mahkemenin istintak (soruşturma) dairesinden istediği dosyaları alabiliyordu. Badema (sonra) müsaadem olmadıkça hiçbir dosyanın verilmemesini, hatta heyetle temasa dahi geçilmemesini yerli savcıya ihtar ettim. Adliye teşkilatına müdahale etmek benim vazifem ve kanuni selahiyetim dahilinde olmaması icap ederdi; fakat mevcut mevzuat ve formalitelerin fevkinde (üstünde) vicdani kanaatlerimle milli dava uğrunda her şeyi yapmaya azmetmiştim.

   Vali olarak işe başlamam, bizim parti muhitinde, nasılsa Dörtyol'da Erginlik Cemiyeti'nin verdiği şüphe ve telkin ile, birtakım tenkitleri mucip (sebep) oldu; o derecede ki, parti ve Dörtyöl "Doktor, kimseye sormaksızın yalnız kendi reyi ile Fransızların hizmetini kabul etmiştir" yollu propagandalara kadar gitti. Ankara'dan, Hatay Bürosu Reisi sıfatıyla Numan Menemencioğlu'ndan gelen imalı ve manidar telgraf dahi propagandacıları iskat edememişti (susturamamıştı). Nihayet " Valiyi tanıyacaksınız" mealindeki sarih (doğrultusunda açık) emirler karşısında susmak mecburiyetinde kaldılar. Üç gün süren bu karışıklığa maalesef birkaç kişinin şahsi ihtirasları sebebiyet vermişti. Partideki genç elemanları fırsat düştükçe memuriyetlere tayin etmem de ayrıca dedikodular yarattı. Yeni belediye reisi, yeni maliye müdürü gibi kıymetli Türk gençlerinin resmi vazifeler alması, partide ve Dörtyol'da " Vali partinin kıymetli uzuvlarını memuriyetlere almakla partiyi inhilal ettirmek (dağıtmak) istiyor" tarzında şikayetleri mucip (neden) oldu. Ankara'dan " Valiyi takviye etmelisiniz" mealinde cevap gelince susmuşlar, bu defa aleyhimde sinsi bir çalışma başlamıştı. Günlük hükümet işlerinde müşkilata maruz kalıyordum. Mevcut jandarma ve polis 148 kişilik kadrodan ibaretti. Bunlardan yalnız 40 kişi Türk'tü. İntihap devam ediyordu. Arapça konuşan Hıristiyan ve Alevi mahalleleriyle köylerinde bize karşı isyan manzarası genişlemişti. İntihap büroları da kasten böyle yerlerde açılmış bulunuyordu. Fransız Mesalih-i Hassa (silahlı özel kuvvet) Zabitinin emrindeki milisler, jandarmanın düzeltmek istediği durumu işkal (zorlaştırıyordu) ve ihlal ediyordu. Collet'nin milis kuvvetleri bitaraf olarak vaziyete hakim olmaya ve birkaç intihap bürosunda zaptu raptı ve serbest rey verilmesini temine çalışıyordu. Collet ile S.S. zabitlerinin müdahale ve tesirlerini bertaraf etmeyi aramızda kararlaştırdık. Fakat Collet'nin ve benim icraatımızın aleyhine hala bunların ve milislerinin faaliyetleri eksik olmuyordu.

   Jandarmaları bir yere göndermek istediğim zaman, Türk neferleri ve Türk mülazım (teğmen) bana "Bizi yalnız gönder, gayri Türk jandarmalarla beraber gidersek, herhangi bir müsademede (çatışmada) onlar bizi arkadan vurmaya çalışırlar" diye yalvarıyorlardı. Hakikaten on gün evvel Dörtayak mahallesindeki bir müsademede iki Türk jandarma neferinin arkadan gelen kurşunlarla yaralandıkları tespit edilmişti.

   Hususi teşkilatın kanun harici selahiyetlere malik olan S.S. zabitleriyle emirlerindeki milisler muntazam bir çeteden başka bir şey değildi. Ben de bunlara muvazi (paralel) olarak silahşorlardan müteşekkil (oluşan) bir kuvvet topladım ve jandarma selahiyetleriyle istihdamları (kullanmaları) hakkında bir kararname çıkardım. Tabii bunlara maaş vermek lazımdı; halbuki sancak bütçesinde böyle bir tahsisat (ödenek) yoktu. Parti kanalından para temini (sağlamak) için partideki arkadaşlarımla konuşarak vaat (söz) aldığım halde bilahare bu vaadi yerine getirmediklerinden, kısmen başkonsolostan alarak, kısmen de resmi masraflardan kapatmak suretiyle maaşlarını ödedim. Bu yeni kuvvet, cansiperane gayretlerle çalıştı ve öteden beri muhiti tedhiş etmiş olan resmi milisleri dahi yıldırdı; muhalifleri hiç kımıldatmadı. Bu suretle bir tarafın Collet'nin milisleri bir taraftan da bizim gayretlerimiz arap blokunu taşkınlık yapamayacak hale getirdi. Bunun üzerine İntihap Komisyonu, muhalif cephenin şikayetlerini ileri sürerek beni protesto etti. Komisyon reis ve savcıları vilayet makamına gelerek intihabın seyrini değiştirmeye çalıştığımı, bu şartlar dahilinde vazifelerine devam edemeyeceklerini, keyfiyeti Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliği'ne yazdıklarını beyan ettiler (açıkladılar). Bunlara verdiğim cevap gayet basit ve şundan ibaret olmuştu: "Memlekette asayişin temini mesuliyetini üzerime aldım. Anarşi içinde dürüst bir intihap yapılamaz. Nitekim siz de vazifenizi bihakkın (tam olarak) yapamıyorsunuz. Mesaim (çalışmam) sizin işlerinizi koylaştıracaktır."

   Heyetin protestosunu Collet bana daha evvel haber vermiş, kendisine müracaat ettiklerinde "asayişin ve inzibatın temininden vali mesuldür" diye cevap verdiğini de söylemişti.

   13-14 Haziran akşamı saat 8'de Antakya'da Hıristiyan mahallesinde, garajda çalışan Osman isminde zavallı bir Türk sebepsiz yere boğazlanmıştı. Vaka şayi olunca birden heyecanlanan binlerce Türk sopalarla, tabancalarla Hıristiyan mallesine hücum etmek üzere toplanmışlardı. Hücuma mani olmak için sokak başlarını tutturarak heyecanı teskine (yatışmaya) çalıştım. Collet de geldi; vakaya pek sinirlendiğini söylemekle beraber, mütecasirlerin (saldırganların) ele geçirilmesi hususunda müstacel (ivedi) tedbirler almak icap ettiğine dair teklifimi soğukkanlılıkla karşıladı. "Eğer kışladaki askeri kuvvetlerinizle bana yardım edip mütecasirlerin (saldırganların) hemen yakalanmasına taraftar olmazsanız şu anda istifamı verir, kalabalığı da serbest bırakırım" diye ısrar ettim. Bunun üzerine kışlaya emir verdi; zırhlı otomobillerle askerler Hıristiyan mahallesinin etrafını sardılar. İnzibat kuvvetlerimizi içeriye saldırarak Collet'in verdiği liste mucibince muhalif liderlerden bazılarını tevkif ettiler. Mevkuflar arasında öteden beri Alevi hemşerilerimizi aleyhimize tahrikle uğraşan ve kimin hesabına çalıştığı o zaman malum olmayan Zeki Arsuzi de vardı.

   Müstacel ve şiddetli icraat Türk halkını biraz teskin etti (yatıştırdı). Birçoğu bana itimat beyan ederek neticeye intizarla (bakarak) dağıldılar. Saat 12'de tevkiflerin arkası alınmıştı. Fakat mahalle henüz kordon altında idi. Hükümet konağı civarında İntihap Komisyonu'nun oturduğu Turizm Oteli'ne bir kısım Alevi kadınların akın ettikleri, feryatlar ve şikayetler koparmakla beraber hükümet konağını taşa tuttukları ve hapishaneye hücum etmek istedikleri haberi geldi. Collet'ye telefonla vaziyeti bildirdim. İntihap Komisyonu savcısı da bizi aramıştı. Collet şimdi yorgun ve sinirli olduğum için savcı ile görüşmememi rica etti ve kendisinin daha kolay anlaşabileceğini söyledi. Hükümet konağına kadar gidip bizzat oradaki kalabalığı gördükten sonra döndü. Yarın sabah saat 6'ya kadar tarafımızdan hiçbir şey yapılmamasını, bu gece kadınların tecavüz hareketlerini Turizm Oteli'nde İntihap Komisyonu azalarının gözleriyle göreceklerini, böylece hükümete karşı gelmenin cezasına müstahak olduklarına kanaat getireceklerini, şayet yarın sabah kalabalık kendiliğinden dağılmazsa, tam saat 6'da silahla dağıtılmasını hapishane muhafızlarına emreylediğini anlattı ve muvafakatimi (iznimi) istedi.

   Türk halkı, hükümet mekanizmasının şimdiye kadar bu derece süratli ve şiddetli bir surette harekete geçmiş olduğunu görmediklerinden bu geceki icraattan memnun kalmışlardı. Türk mahallelerinde sükünet ve itimat havası esiyordu. Halbuki diğer taraftan hükümet konağı ve hapishane mütemadiyen (durmaksızın) taş yağmuru altında bulunuyor, oradaki muhafiz jandarmalar ikide bir benden telefonla yardım ve kati emirler istiyorlardı. Sabah saat 6'ya doğru kadınların hücumu ve tazyiki (baskısı) çok artmıştı. Tam 6'da jandarmalar silah istimal etmeye (kullanmaya) başlamışlar ve mütecavizlerden (saldırganlardan) iki kişi yere serilmiş, diğer ikisi de yaralanmış, kalabalık da bu suretle dağılmıştı.

devam